8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’müz kutlu olsun. Neden 8 Mart, neden emekçi kadınlar peki? İkisinin de cevabı yakın tarihten, çok acılı bir yerden geliyor.
A.B.D’de 8 Mart 1857’de daha iyi çalışma koşulları için grev
yapan 40 bin tekstil işçisi kadından 129’u grevi dağıtmak için polisin işçilere
saldırması ve işçilerin kilitlendiği fabrikada yangın çıkması sonucu yanarak
can verdi.
Bundan 23 yıl sonra, Alman sosyalist politikacı ve kadın
hakları savunucusu Clara Zetkin, 1910 tarihinde Uluslararası Sosyalist Kadınlar
Konferansı’nda 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın
işçiler anısına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanması önerisini
getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Bu tarihten sonra 8 Mart tüm
dünyada kadınlar için bir hak arama, hakkını yüksek sesle savunma ve kutlama
günü olarak benimsendi.
Peki nasıl oldu da, sömürüye karşı haklarını ararken yanarak can veren işçi kadınlardan miras kalan 8 Mart, “Kadınlar Günü’ne özel küçük ev aletlerinde %20 indirim” şeklinde kutlanır oldu benim ülkemde? 8 Mart sadece bir gün, ama bir hafta öncesinde başlayan “indirim günleri” çılgınlığı coşkuyla düşmeye başlıyor her yıl TV’lerimize, mail adreslerimize, telefonlarımıza. Kozmetik, giyim kuşam, her türlü kadın ürünü ve olmazsa olmazımız “küçük ev aletleri”! N’apalım her yıl biz o küçük ev aletlerini? Tacizciyi teflon tava darbesiyle etkisiz hale getirip, eşitliğe inanmayan patronları blenderdan mı geçirelim? Şiddet uygulayan kocaları tost yapıp, “sever de döver de” diyenleri buharlı ütüde mi pressleyelim? Ev kadınları da emekçidir, evet, ama bu mudur emekçi kadınların ödülü: Mini fırın alana saç kurutma makinesi %50 indirimli!
İstatistiklerden bahsederek içinizi karartmak istemem ama,
Avrupa’da kadın cinayetlerinde 1., dünyada kadın hak ve özgürlüklerinde son
sıralarda yer alan, etek boyuyla, sokağa çıkıp çıkamayacağıyla sürekli
uğraşılan, bir takım adamların sürekli “Yani hocam en ufağı kaç olur şimdi”
minvalinde sorularıyla kız çocuklarının mümkün olan en küçük evlendirme yaşını
zorladıkları bu ülkede, her yıl aynı bayat ve içtenliksiz cümlelerle -sanki
“yasama” yani yasa yapma yetkisi onlarda değilmiş, ülkenin bu durumundan
sorumlu değilmiş gibi-“Kadınlar çiçektir” sığlığında takılan politikacılarla mı,
dayak makyajı yapmış ünlü fotoğrafları ya da indirim günleriyle mi anlam
kazanacak 8 Mart?
“Güvenlik Sebebiyle” diyorlar, geleneksel 8 Mart Kadın
Yürüyüşü’ne izin vermiyorlar. İlerici ve özgürlükçü kadın hakları
savunucularını, feministleri programına konuk edecek TV programı kaldı mı,
ondan bile emin değilim. İstanbul’da Kadıköy, Bursa’da Nilüfer Belediyesi gibi
belediyeler var sağ olsunlar, layığıyla kutlamamız için seferber olan; fakat
sayıları ülke çapında iki elin parmağını geçmez korkarım.
Bu şartlar altında biraz buruk geçiyor bir süredir 8 Mart’larımız. Ama madem ki daha haklar var kazanılacak, madem ki ışığa gitmek istiyoruz bu karanlıkta, susmak yok, mücadeleye devam! Kahrolsun küçük ev aletleri; yaşasın anneden, eşten, erkeğin bayanından, “kutsal”ından ibaret olmayan cesur kadınların onurlu günü!
Berivan POYRAZ
kalemine ve yüreğine sağlık berivan can -yazılarının devamı dileğimle yolun açık olsun