Çalıştay, CHP Genel Başkanı Veli Ağbaba konuşmasıyla başladı.
Veli Ağbaba'nın açıklamaları şöyle:
Basın özgürlüğü hiçe sayılarak bir yanda havuz medyası yaratılırken diğer yanda sözcü gazetesine operasyon yapılarak muhalif basın susturulmak istenmektedir. Halen 145 gazeteci tutuklu, hak ihlallerinin en çok yaşandığı alanlardan biri de emek alanıdır. Baskılar öyle bir hal almıştır ki Türk-İş Başkanı Sayın Ergün Atalay'ın konuşması çarpıtılıp hedef gösterilmektedir. AKP iktidarı boyunca en az 21 bin işçinin iş cinayetine kurban gittiğini görmekteyiz. 7'si OHAL olmak üzere 15 grev yasaklanmıştır.
Sözü chp lideri Kemal Kılıçdaroğlu devraldı.
'BÜTÜN MEYDANLARIN DOLMASI GEREKİYOR'
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:
İnsan olarak eşit haklara sahipsek, biz adaleti büyük ölçüde gerçekleştirmiş oluruz. O nedenle yasalarda eşit haklardan söz edilir o hakların bize verilip verilmediğinin sorgulanması gerekir.
Bizim Anayasamızda da insan hakları ile ilgili önemli düzenlemeler var. Bugün farklı boyutlar konuşulacak ben ekonomi konusundaki haklara değineceğim.
Herkes yaşama hakkına sahiptir diyor Anayasa. Sokağa bırakılan, açlıktan ölen çocukları düşünün gerçekten bu hakkı savunabiliyor muyuz?
Mülkiyet Hakkı, Aile ve Çocuk hakları için de bir düzenlememiz var. Buradan tüm hak derneklerine sesleniyorum gelin birlikte Aile Sigortası'nın çıkmasını sağlayalım. 102 Sayılı düzenlemeyi parlamento yıllar önce kabul etmiş. Kişiyi açlığa ve yoksullağa mahkum eden, dilenciliğe mahkum eden bir süreç var. Sendikaların ısrarla bunu istemesi gerek.
Emekli yaşı oldu 65, işten çıkarıyorlar. 55 yaşında iş bulamıyorsunuz, devlete gidiyorsunuz devlet diyor ki yaşın daha genç. Nasıl yaşayacak bu insan
Kıyılardan herkesin yararlanma hakkı var. Kim faydalanabiliyor bu haktan. Kıyılar gökdelenlerle doldurulmuş.
Yasaya göre çiftçiye verilmesi gereken bir hak verilmiyor. Bugüne kadar ödenmesi gereken 124 milyarın üzerindeki ödeme verilmedi. Ziraat odalarının dava açması lazım. Kimse korkudan dava açamıyor.
Çalışma Hakkı bu da Anayasa'da korunma altında. Herkesin çalışma hakkı varsa bunu yerine getirecek kurumun adı nedir; Devlet. Bu hak yerine getirilmiyorsa en çok isyan etmesi gereken kurum kim sendikalar. Sadece çalışma hakkını teslim etmek yeterli mi? hayır devlet bana insani koşullarda çalışma ve yeri geldiğinde de dinlenme hakkım olduğunu Anayasa onaylamış. Çalışma şartlarımı düzenleyin diye, hak aradı diye işçiler hapse gönderiliyorsa. Sendikalar bu konuda sessiz kalıyorsa, özellikle iki büyük sendika sessiz kalıyorsa burada bir sorun vardır.
Bütün meydanların dolması gerekiyor. Biliyorum şimdi kılıçdaroğlu halkı sokağa çağırdı diyecekler. Kimse kusura bakmasın bütün bunlar karşısında işçiler sokağa çıkmıyorsa o işçiler işçi değildir.
Şimdi Asgari Ücreti konuşuyorlar. Türk İş güzel bir adım attı, bir asgari ücretliyi komisyona getirdi. Asgari ücretli anlattı, borçlardan sonra 3 lira kalıyor dedi. Biraz insaflı olun bir insan 3 lira ile ne yapabilir
Yazlık sarayın var, kışlık sarayın var, uçan sarayın var. Sen en iyi şekilde beslenirsin kilosu 4 bin liradan çay içersin sonra da dönüp millete 3 lira geçin diyorsun. Gelir adaletinin bu kadar bozulduğu bir dönem olmadı.
1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında maaş alıyor. Ya insaf ya bu insan nasıl geçinecek.
6 milyonu aşkın kişi asgari ücret ile geçinmeye çalışıyor. Görüşmeler devam ediyor. Biz açıklıkla ifade ettik, CHP'li tüm belediyelerde çalışanlara net 2200 lira maaş verecek. Yeni kazandığımız belediyelerde de Ocak'tan itibaren fark ödeyeceğiz. Üç hiç kimseyi işten çıkarmayacağız. Bu bir haktır ve bunun teslim edilmesi gerekiyor.
Kamu hizmetlerine girme hakkı var yasamızda. Barış Bildirisi'ni imazladılar diye binlerce akademisyenin işine son verildi, gazeteci hapiste, vekiller hapiste, çavuşlar hapiste komutanlar dışarda. Böyle bir çarpıklık içinde yaşıyor Türkiye. Barış istedi diye akademisyenleri işten çıkarıyorsunuz, hem kendisinin hem eşinin pasaportuna el koyuyorsunuz. Çalışma hakkında engel oluyorsunuz, 'ağaç kökü yesin' diyorsunuz. Ne zaman 21. yüzyılda...
Para var ortada. Tercih parayı kimin için harcayacaksın. Çünkü vatandaş ödediği vergilerin kime ödendiğini sorma hakkına sahip ama sormuyor.
Bir avuç tefeciye 159 milyar tefeciye ödeniyorsa sormak gerekiyor. Sen bu tefecilere para buluyorsun da benim asgari ücretimi mi bulamıyorsun? Sen beni tefecilere çalışır hale getiriyorsun denmesi lazım.
'ZAYTUNG HABERİ GİBİ'
Kılıçdaroğlu, Sözcü'ye yönelik yapılan FETÖ suçlamalarıyla ilgili tepki gösterdi.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
Dar alanda binbir zorlukla yayın yapan medya baskı yapıyorlar. En son Sözcü gazetesi. İnsan haklarının, onuruyla mücadele edenlerin sözcülüğünü yapıyor.Şimdi onu bir terör örgütü ile irtibatlandırmak istiyorlar. Neymiş FETÖ'ye yardım ediyorlarmış. Yav 'ne istediler de vermedik' diyen bu gazeteciler mi? Her türlü ayak ortaya çıkarıldı bir türlü siyasi ayağa dokunulmuyor. Her yerde söylüyorum bir daha söylüyorum FETÖ'nün siyasi ayağı Saray'da oturuyor. Herşeyi dava ediyorlar bunu etmiyorlar neden delilleri mahkemenin önüne götürüp koyacağım da ondan.
Bazen bu kalemlerden en sert eleştirileri alanlardan biri de benim. Asla ve asla kalkıp buna karşı çıkmadım. Şimdi ben ortalığı süt liman hale getirdim, ne istersem yaparım diyorsun. Beni üzen yargının içine düştü sefalet.
Gerçekten de Zaytung haberi gibi, akıl almıyor. İddianamede diyor ki senin geçmişte FETÖ'yü eleştirmen FETÖ'cü olmadığın anlamına gelmiyor deniyor. Yani diyor ki bana yukarıdan talimat geldi, benim bunu açmam gerek diyor. Biz hangi koşullarda olursa olsun bu ülkenin vatandıaşının hakkını korumak zorundayız. İnsan hakkının sağı solu yok.