İŞÇİLERİN 100'ÜNCÜ YIL BİLDİRGESİ: DEMOKRATİK ve SOSYAL CUMHURİYET İLE EMEĞİN TÜRKİYE'Sİ "Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının eşiğinde ülkemiz için bir karar anındayız” diyen DİSK Yönetim Kurulu, Cumhuriyetin doksan dokuzuncu yıl dönümünde "EMEĞİN TÜRKİYESİ İÇİN DEMOKRATİK VE SOSYAL CUMHURİYET” bildirgesini açıkladı.DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Yönetim Kurulu'nun katılımıyla 31 Ekim 2022 Pazartesi günü saat 12.30'da DİSK Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi.Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının eşiğinde ülkemiz için bir karar anındayız.En başta belirtmek gerekir ki, TDK sözlüğünde "Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi” olarak tanımlanmış olsa da, ülkemiz açısından "Cumhuriyet kavramı” bunun çok daha fazlasını temsil eder.Bugün, bir karar anında, ülkemizin hak ettiği, işçilerin söz ve karar sahibi olacağı "Demokratik ve Sosyal bir Cumhuriyet'in” nasıl kurulabileceğini hep birlikte konuşmak, tartışmak ve yaşama geçirmek gibi bir tarihsel sorumluluğumuz var.Bir yandan yaklaşık yarım yüzyıldır cumhuriyet fikrinin tüm dayanaklarını ortadan kaldıran neoliberal yıkım stratejisi, diğer yandan bu stratejinin bir sonucu olarak ortaya çıkan otokratik tek adam zihniyeti ülkemizi bir enkaz altında bırakmış durumda. Bu enkazın altında kalmamak için tek yolumuz var: Cumhuriyet'i kendi anlamına uygun biçimiyle, yani halk egemenliğiyle yeniden kurarak, laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti niteliğine gerçekten kavuşturarak geleceğe taşımak.Cumhuriyet'i halk egemenliğiyle güçlendirmek ve geleceğe taşımak için Cumhuriyet'in tüm dayanaklarını ortadan kaldıran egemen politikayı doğru anlamak gerekmekte:
- Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu bir yönetim biçimi olarak tarif edilen Cumhuriyet ile otokrasi ve tek adam yönetimi bağdaşmaz.
- Toplumun yüzde 1'inin, toplumun yüzde 99'unun üzerindeki egemenliğine dayalı bir rejim ile Cumhuriyet taban tabana çelişir.
- Toplumun büyük çoğunluğu işçilerden oluşurken sermayenin egemenliğini esas alan bir düzen ile Cumhuriyet fikri uyuşmaz.
- Toplumun yarısını oluşturan kadınların toplumsal yaşamın her alanındaki eşitliğini kabul etmeyen, edemeyen bir anlayış ile Cumhuriyet fikri bağdaşmaz.
- Birincisi toplumun yüzde 99'unun çıkarlarının karşısında sermayenin egemenliğinin giderek pekiştirilmesidir.
- Diğeri ise sermaye egemenliğinin pekişmesinin bir sonucu olarak siyasi iktidarın otokratik ve baskıcı bir hal almasıdır.
- Emeğin Türkiye'si, sermayenin değil halkın egemenliğini esas alır. Halkın ve nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfının, çalışanların, üretenlerin egemen olabilmesinin yolu da örgütlü olmasından, örgütlü olmasının önüne engel koymak bir yana, örgütlenmenin güvence altına alınmasından geçer. Bu nedenle örgütlenmenin ve demokratik hak arayışının önündeki her türlü baraj, baskı, fiili ve hukuki engeller kaldırılmalıdır. Barajsız, engelsiz sendikal haklar, çok düzeyli toplu pazarlık hakkı, hak grevi, dayanışma grevi ve genel grevi de kapsayan grev hakkı tanınmalıdır.
- Emeğin Türkiye'si toplumsal zenginliğe el koyan yüzde 1'in değil toplumun yararını esas alan kamucu ekonomi politikalarını içerir. Yani bir avuç sermayedar ve zenginin yararına işleyen, toplum ve kamu yararını, toplumsal ve kamusal çıkarları tahrip eden, toplumsal kaynakları rant uğruna talan eden, az kazanın çok/çok kazananın az vergi verdiği, Kur Korumalı Mevduat gibi yöntemlerle zenginlerin birikimlerinin emekçilerden alınan vergilerle desteklendiği mevcut politikalar yerine, toplumun yüzde 99'unun çıkarlarını esas alacak toplumcu/kamucu politikalar uygulanır. Bu ülkenin iflas etmiş neoliberal dogmalar yerine halkın yaşamını iyileştirecek, işsizlere iş bulacak, daha iyi işler yaratacak, daha iyi ücretler sağlayacak, emeğin haklarını, insanca çalışmayı, toplumsal gelirin adil yeniden dağılımını, vergide adaleti, katılımcı demokrasiyi, toplumsal cinsiyet eşitliğini, kadınların toplumsal yaşamın her alanında eşit katılımını ve herkesin sosyal güvenliğini sağlayan ekonomi politikalarına ve kalkınma modellerine ihtiyacı vardır.
- Emeğin Türkiye'si insan onuruna yaraşır, güvenceli bir işi ve ücreti, kamusal sosyal güvenliği, emekliliği, eğitim-sağlık gibi temel hizmetleri alınıp satılan bir meta değil bir hak olarak görür ve bu hakları kamusal olarak güvence altına alır. Başta sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik olmak üzere temel toplumsal ihtiyaçların, eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olması esastır.
- Emeğin Türkiye'sinde neoliberal bireyciliğin kültürel olarak hâkim kıldığı çıkarcılık, rekabet, ayrımcılık ve dışlanmaya karşı dayanışmanın geliştirilmesi hedeflenir.
- Emeğin Türkiye'si kutuplaşmanın değil işçilerin birliğinin, halkların kardeşliğinin güvencesidir; çok sesliliği, çoğulculuğu, toplumsal cinsiyet eşitliğini, bir arada kardeşçe yaşamı, yurtta, bölgede ve dünyada barış politikasını benimseyen demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin egemenliğini esas alır. Emeğin Türkiye'si, demokrasiye, laikliğe, bir sosyal hukuk devleti ilkesine dayalı yeni bir Anayasa ile de güvence altına alınmalıdır.