Uzun süredir sosyal demokrasinin Türkiye ve Avrupa deneyimi konusunda çalışmalar yapıyorsunuz ve dikkat çekici analizlerinizi izliyoruz sizce bu iki deneyim arasındaki farklar nelerdir?
Cihan AYDIN: Şöyle başlayalım dikkat çekici bir soru en çok sorulan ve yanıtı konusunda görüş birliğinin fazla olmadığı bir soru.
Şöyle başlayalım bu iki deneyim tarihsel, toplumsal, kültürel, ekonomik hatta inanç dünyası açından bir birlerinden farklı iki küreyi temsil ediyor… Bizde cumhuriyet modernleşmesiyle birlikte yeni bir devlet, ülke, ulus, yurttaş inşası süreci var ve bunun sivil kanallarından beslenen bir ilerici hareket var, sol ve sosyal demokrasi bu sınırlı vahada yeşerme imkânı bulmuştur geleneği ve yapısı itibariyle yukarıdan devrimlere alışık olan bir düşünce ve yöntem dünyasını temsil ediyor ki bu o günün şartlarında olması gerekendi… Siyasal ve toplumsal devrim yapma potansiyeli olmayan bir toplumduk…
Bu dönemde hızlı bir kavram ve yöntem ithali söz konusu bunu da ekleyelim ki bir kavramı ithal etmek onun arkasındaki siyasal ve toplumsal birikimi ithal etmek anlamı çıkmıyor, kavramlar ve yöntemler içerik ve anlam kaybına dönüşebiliyor ithal edildikleri ülkede değişim geçiriyor yeni süreçlere eklemleniyor bu anlamda bizde sosyal demokrasi ilerici, cumhuriyetçi ve Kemalist bir düşünce dünyasıyla eklemleniyor ve besleniyor… ki bu kaçınılmaz bir durum… Kurum yok, demokrasi geleneği yok, insan kaynağı yok… Cumhuriyet kurumlarında eğitim sürecinden geçen kısa süre de sol ve sosyal demokrasi kulvarına geçebiliyor… Yani ulusal kaynaklar ilerici birikim, Anadolu insanının protest geleneği, sosyal itirazcı gelenekler sosyal demokrasi ve solla eklemleniyorlar
… Daha yakın tarihte sınıf profilleri netleştikçe işçi sınıfı ve sendikal hareket içinde de sosyal demokrasi ve sol yaygınlaşıyor maalesef darbe sosyal demokrasi ve solu silindir gibi ezip geçiyor yerleşik kalıcı bir geleneğin oluşması geciktiriyor… Avrupa’ya gelince sosyal demokrasinin arka planında önemli ölçüde sivil bir gelenek var Hıristiyan hümanizminden Rönesans, reform aydınlanma, diğer devrimci ve ilerici hareketler, sendikal mücadeleler önemli ölçüde sınıfsal ve siyasal yönü ağır basan arka planında önemli ölçüde meşruiyet olan bir gelenek… Yani bu gün bu gelenek AB sisteminin temelini ve ilham kaynağını oluşturuyor
… Bu iki dünya iki küre fakat evrensel ilkeler ve değerler açısında birbirine hızla yaklaşan iki küre… -Türkiye’de CHP Sosyal Demokrasinin evrensel ilkleriyle ne kadar uyumlu?
Cihan AYDIN: CHP’nin sosyal demokrasi ile ilişkisi ilk boyut kurumsal bağlılık yani Sosyalist enternasyonal üyeliği ile ilgili bu anlamda SE ile düzenli bir ilişki sürdürüyor ve yönetim düzeyinden temsil ediliyor, zaman zaman ilişkilerde kırılma yaşanıyor ama bu iniş çıkışlar siyasetin doğasına ilişkin… Diğer bir boyut parti politikasının iniş ve çıkışları ve partideki dönüşüm süreci, yani yönetimi değişen bir parti, yönetim anlayışını değiştirme süreci yaşıyor… İdeolojik ve siyasal düzeyde bağlı olduğu kurumlar tarafından dikkatle izleniyor… Yani şunu da ekleyelim yerlici, ulusalcı ve evrenselci bir dinamik var partide parti bu iki dinamiği bir arada tutarak, siyasal ve ideolojik bir eklektizmle evrensel sosyal demokrasi ilkeleriyle uyumlu bir dünya kurmak istiyor bu da normal çünkü CHP bir kitle partisi… -Türkiye’yi muhafazakâr bir parti olan AKP Avrupa birliğinin evrensel ilkelerine ulaştırabilir mi?
Cihan AYDIN: Kendileri meclis çoğunluğunu elinde bulunduruyorlar ve şunu sık sık vurguluyorlardı “zihniyet devrimi” güzel bir kavramsal ifade birde tarihte en fazla mevzuatın meclisten geçirildiği bir süreci yaşadık AB’yi var eden değerler ve ilkeler ile uyumlu olmadıkları gezi parkı sürecinde ortaya çıktı çok kötü bir demokrasi sınavı verdiler her şeyi yeniden baştan ele alınmasına neden oldular… O zihniyet devrimini kendi içinde gerçekleştiremediler…Zihniyet devrimi sosyal demokrasinin düşünce dünyasına ait bir kavram, muhafazakar ideolojinin kullandığı bu kavram yanlış organ nakli gibi oldu ve bunu da siyasetin işleyen sürecinde görmüş olduk… -Sosyal demokrasi düşüncesi bütün dünyada sosyalist ideolojinin önünde bir engel mi? bugün birçok Marksist’in dediği gibi sosyal demokrasinin eşitlik, adalet düşüncesi aslında kapitalist sistemin devamlılığını sağlamıyor mu?
Cihan AYDIN: Evet bu anlamda sosyal demokrasi kapitalist sistem içinde insanlara yaşanabilir bir alan açma savaşı içinde liberalizmi demokratikleştirerek mülkiyeti topluma yayarak yani adil bir dağılım politikasını hedefliyor… İnsanca bir üretim politikası da var içinde kapitalist sistemi ehlileştirmeye çalışıyor… Onun vahşi doğasını bir ölçüde insanileştirmeye çalışıyor
Cihan AYDIN: Şöyle başlayalım dikkat çekici bir soru en çok sorulan ve yanıtı konusunda görüş birliğinin fazla olmadığı bir soru.
Şöyle başlayalım bu iki deneyim tarihsel, toplumsal, kültürel, ekonomik hatta inanç dünyası açından bir birlerinden farklı iki küreyi temsil ediyor… Bizde cumhuriyet modernleşmesiyle birlikte yeni bir devlet, ülke, ulus, yurttaş inşası süreci var ve bunun sivil kanallarından beslenen bir ilerici hareket var, sol ve sosyal demokrasi bu sınırlı vahada yeşerme imkânı bulmuştur geleneği ve yapısı itibariyle yukarıdan devrimlere alışık olan bir düşünce ve yöntem dünyasını temsil ediyor ki bu o günün şartlarında olması gerekendi… Siyasal ve toplumsal devrim yapma potansiyeli olmayan bir toplumduk…
Bu dönemde hızlı bir kavram ve yöntem ithali söz konusu bunu da ekleyelim ki bir kavramı ithal etmek onun arkasındaki siyasal ve toplumsal birikimi ithal etmek anlamı çıkmıyor, kavramlar ve yöntemler içerik ve anlam kaybına dönüşebiliyor ithal edildikleri ülkede değişim geçiriyor yeni süreçlere eklemleniyor bu anlamda bizde sosyal demokrasi ilerici, cumhuriyetçi ve Kemalist bir düşünce dünyasıyla eklemleniyor ve besleniyor… ki bu kaçınılmaz bir durum… Kurum yok, demokrasi geleneği yok, insan kaynağı yok… Cumhuriyet kurumlarında eğitim sürecinden geçen kısa süre de sol ve sosyal demokrasi kulvarına geçebiliyor… Yani ulusal kaynaklar ilerici birikim, Anadolu insanının protest geleneği, sosyal itirazcı gelenekler sosyal demokrasi ve solla eklemleniyorlar
… Daha yakın tarihte sınıf profilleri netleştikçe işçi sınıfı ve sendikal hareket içinde de sosyal demokrasi ve sol yaygınlaşıyor maalesef darbe sosyal demokrasi ve solu silindir gibi ezip geçiyor yerleşik kalıcı bir geleneğin oluşması geciktiriyor… Avrupa’ya gelince sosyal demokrasinin arka planında önemli ölçüde sivil bir gelenek var Hıristiyan hümanizminden Rönesans, reform aydınlanma, diğer devrimci ve ilerici hareketler, sendikal mücadeleler önemli ölçüde sınıfsal ve siyasal yönü ağır basan arka planında önemli ölçüde meşruiyet olan bir gelenek… Yani bu gün bu gelenek AB sisteminin temelini ve ilham kaynağını oluşturuyor
… Bu iki dünya iki küre fakat evrensel ilkeler ve değerler açısında birbirine hızla yaklaşan iki küre… -Türkiye’de CHP Sosyal Demokrasinin evrensel ilkleriyle ne kadar uyumlu?
Cihan AYDIN: CHP’nin sosyal demokrasi ile ilişkisi ilk boyut kurumsal bağlılık yani Sosyalist enternasyonal üyeliği ile ilgili bu anlamda SE ile düzenli bir ilişki sürdürüyor ve yönetim düzeyinden temsil ediliyor, zaman zaman ilişkilerde kırılma yaşanıyor ama bu iniş çıkışlar siyasetin doğasına ilişkin… Diğer bir boyut parti politikasının iniş ve çıkışları ve partideki dönüşüm süreci, yani yönetimi değişen bir parti, yönetim anlayışını değiştirme süreci yaşıyor… İdeolojik ve siyasal düzeyde bağlı olduğu kurumlar tarafından dikkatle izleniyor… Yani şunu da ekleyelim yerlici, ulusalcı ve evrenselci bir dinamik var partide parti bu iki dinamiği bir arada tutarak, siyasal ve ideolojik bir eklektizmle evrensel sosyal demokrasi ilkeleriyle uyumlu bir dünya kurmak istiyor bu da normal çünkü CHP bir kitle partisi… -Türkiye’yi muhafazakâr bir parti olan AKP Avrupa birliğinin evrensel ilkelerine ulaştırabilir mi?
Cihan AYDIN: Kendileri meclis çoğunluğunu elinde bulunduruyorlar ve şunu sık sık vurguluyorlardı “zihniyet devrimi” güzel bir kavramsal ifade birde tarihte en fazla mevzuatın meclisten geçirildiği bir süreci yaşadık AB’yi var eden değerler ve ilkeler ile uyumlu olmadıkları gezi parkı sürecinde ortaya çıktı çok kötü bir demokrasi sınavı verdiler her şeyi yeniden baştan ele alınmasına neden oldular… O zihniyet devrimini kendi içinde gerçekleştiremediler…Zihniyet devrimi sosyal demokrasinin düşünce dünyasına ait bir kavram, muhafazakar ideolojinin kullandığı bu kavram yanlış organ nakli gibi oldu ve bunu da siyasetin işleyen sürecinde görmüş olduk… -Sosyal demokrasi düşüncesi bütün dünyada sosyalist ideolojinin önünde bir engel mi? bugün birçok Marksist’in dediği gibi sosyal demokrasinin eşitlik, adalet düşüncesi aslında kapitalist sistemin devamlılığını sağlamıyor mu?
Cihan AYDIN: Evet bu anlamda sosyal demokrasi kapitalist sistem içinde insanlara yaşanabilir bir alan açma savaşı içinde liberalizmi demokratikleştirerek mülkiyeti topluma yayarak yani adil bir dağılım politikasını hedefliyor… İnsanca bir üretim politikası da var içinde kapitalist sistemi ehlileştirmeye çalışıyor… Onun vahşi doğasını bir ölçüde insanileştirmeye çalışıyor